3 sonuçtan 1 ile 3 arası

Konu: RÜveyda

  1. #1
    Yeni Üye
    Üyelik tarihi
    23.11.2009
    Yaş
    35
    Mesajlar
    11
    Teşekkür
    0
    Aldığı Teşekkür
    26

    Standart RÜveyda


    Rüveyda
    fezayı bağlayarak yorgun kanatlarına
    bir güvercin uçurup kıtalar arasından
    çağırdın beni
    geçerek birer birer sürgün kanyonlarını
    derbeder koşup geldim ışıldayan tahtına
    yarım koyup bir bardak kurşun rengi çayımı
    yıkarak yalnızlığa kurduğum sarayımı
    yetim çığlıklarımı duyurmak üzre sana
    koşup geldim; iliştir beni memnu bahtına

    adını söylemek istemiyorum
    her hecesi amansız bir kor dudaklarımda
    her harfine yıllardır şimşeklerle yarıştım
    zindanlara karıştım, ölümlerle tanıştım
    adını söylemek istemiyorum
    rüveyda dediğim zaman
    anla ki, senin için yürüyor kelimeler
    çığlığımın atardamarlarından

    hangi yıldızdır bilmem, gözlerin
    kayar da üzerime rüveyda
    önce tuhaf bir deprem yayılır bedenime
    sonra açılır önümde ıstırab vadileri
    silik renkleriyle adımlarıma
    çözülmeye yüz tutan bir mazi mühürlenir
    hayalin bittiği menfeze doğru
    alaca bir at koşar içimde
    zamansız, mekansız nefese doğru

    uslanmaz bir yürek taşıdığıma dair
    yaygın bir kanaat dolaşır aynalarda
    oysa rüveyda
    baştanbaşa ben
    kevser akan, gül kokan bir kalbin filiziyim.

    kitaplara sürdüğüm kapkara lekelerden
    bir anlatsam nasıl utandığımı
    bir doğrulsam eğildiğim yerlerden
    ağarır tanyeri nilüferlerin
    alaca bir at koşar içimde
    ezer toynakları ile anılarımı

    sular köpürmemeliydi rüveyda
    kırılmamalıydı ıslak dalları hasret selvilerinin
    ben zehire alışkınım, şerbete değil
    rüyalar hefret eder avare duruşumdan
    kabuslar çeker ancak derdimi yeryüzünde
    sen gün boyu simsiyah bir ufukla beraber
    ben her gece bir Mehdi türküsüyle çilekeş
    yargılamak için zeval kayıtlarını
    inkılab bekliyorum

    hangi umut çiçeğidir bilmem, ellerin
    uzanır da gönlüme rüveyda
    derinden bir ok saplanır bağrıma
    beynimi çağıran bir sese doğru
    alaca bir at koşar içimde
    zamansız, mekansız nefese doğru

    varlığın cinayettir memleketimde işlenen
    akıtır kanını en asil pehlivanların
    yokluğun sükunettir kuşatır evrenimi
    varlığın ve yokluğun ölümüdür baharın

    artık eskisi gibi bakamıyorsun
    göklerinde bir belkıs otururdu rüveyda
    binlerce gökkuşağı olurdu kirpiklerin
    güneş bir anne gibi dururdu başucunda
    artık dokunamıyor kakülün bulutlara
    karalara bürünmüş saçlarında dolunay
    ben bu kadar zulme layık mıyım rüveyda

    hangi ressamı vurur bilmem, endamın
    sarar da benliğimi
    ben beni tanımam kaldırımlarda
    kafesleri yutan kafese doğru
    alaca bir at koşar içimde
    zamansız, mekansız nefese doğru

    kırmızı bir kurdela bağlayarak alnına
    duydun mu orkideye dua eden birini
    bu ısmarlama yüzler yok mu rüveyda
    bu yapmacık bebekler
    gözyaşı akıtırken gülenler yok mu
    beni kahrediyor geceler boyu

    hangi çağın gelişidir bilmem, gülüşün
    soluk bir dünyanın mezarlarına
    gömerek gurbetimi
    kapadı karanlığa Yesrip, kapılarını
    meydan okuyuşun çağın ordularına
    bilmem hangi mevsimin başlangıcıdır
    doruklardan öte hevese doğru
    alaca bir at koşar içimde
    zamansız, mekansız nefese doğru

    yasını tutuyorum kararttığım düşlerin
    yıpranmış divaneler gibiyim sokaklarda
    amansız bir ütopya üfleyen pencereler
    lif lif yoluyor dram seyyahı bedenimi
    önümde, haksızlığın hesaba çekildiği
    hiç kimsenin kimseyi tanımadığı mahşer
    arkamda, kare kare ömrümü belirleyen
    hatırladıkça yanıp tutuştuğum resimler

    söyle, nasıl aşarım pişmanlık dağlarını
    yeniden bir nil olup taşar mıyım çöllere
    kim giydirir başıma tacını nihayetin
    kim takar bileğime hürriyet künyesini
    karada balık gibi nasıl yaşarım, söyle

    rüveyda, seziyorum; tahammülün kalmadı
    ama dur, boşaltayım bütün çığlıklarımı
    asırlardır köhne barınaklarda
    küflenen, çürüyen çığlıklarımı

    at vuruldu; içim paramparça rüveyda
    gölgelerin ardına sakladım kusurumu
    sen orda kayıtsızca gülümsüyor gibisin
    ben burda damla damla eriyip akıyorum
    yine de, çiğnetemem kimseye gururumu
    istenmediğim yeri sessizce terkederim
    hatıra kalsın diye bırakır da ruhumu
    mahzun bir derviş gibi boyun büker, giderim


  2. Facebook Adınla Yorum Yap

  3. #2
    Kıdemli Üye
    Üyelik tarihi
    23.11.2009
    Yer
    Hollanda
    Yaş
    51
    Mesajlar
    156
    Teşekkür
    34
    Aldığı Teşekkür
    256

    Standart

    Harika bir siir cok guzel ellerinize saglik burda paylastiginiz icin tesekürler
    Ruveyde 1.Yavaş yavaş, adım adım. 2 Arapça kökenliHoş, ince, nazik..
    İnanmayan bir gönül, içinde kuş bulunmayan bir kafese benzer. ABDÜLKADİR GEYLANİ


  4. #3
    Yeni Üye
    Üyelik tarihi
    22.11.2009
    Yer
    malatya
    Mesajlar
    7
    Teşekkür
    5
    Aldığı Teşekkür
    5

    Standart

    çok güzel bi şiir,di emeğinize saglık paylaşım için teşekkürler......

 

 

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •