EĞİTİM , ÖĞRETİM VE AİLE
Eğitim öğretim denince velilerin ilk aklına gelen kurum okul ilk hatırlanan kişi de öğretmen olur. Başka bir tabirle; Okul kendini ispatlamışsa, öğretmen kadrosu da iyi ise eğitim öğretim tamam, değilse eğitim-öğretimde o oranda aksamalar olduğu düşünülür. Görülen başarısızlıkların faturası genellikle okul idaresi ve öğretmenlere kesilir. Eğitim-öğretimin çok yönlü uzun bir süreç olduğu düşünülürse, veli ayağının unutulması sorunların teşhis ve çözümünde hatalara neden olacaktır. Bu nedenle, bu yazımda velilerimizin sorunlarına değinmek istiyorum.
Çocuklarımız geleceğimizdi Onun için onlara gereken önemi vermeli ve bunu onlara hissettirmeliyiz. Böyle söylendiğinde hemen bütün anne babalar bunu zaten yaptıklarını zanneder ve öyle söylerler. Kusursuz insan olmadığı gibi kusursuz anne baba ya da velide bulunmaz. Bütün bunları bir kenara bırakarak veli olarak yapmamız gerekenleri hatırlayıp, yaptıklarımızı çıkardıktan sonra özeleştirimizi yapalım.
Velilerimizin birçoğu okulların açık olduğu günlerde, yani eğitim öğretim dönemlerinde çocuklarına karşı adeta kaygısızdır. Birçok velinin ağzından duyarız. Okul açılsa da senin elinden kurtulsaydım”diye. Bu velinin en önemli kaygısı okul açılmaya yakın onların kılık kıyafet ve kırtasiye ihtiyacının karşılanmasıdır. Bunlardan bir kısmı büyük kardeşlere dar gelen kıyafetlerden, bir kısmı pazardan, ya da ekonomik gücüne göre belki mağazalardan temin edildikten sonra, kıyafet konusu hallolmuş sayılır. Eh kitaplar da Allah zeval vermesin devlet karşılar. Kaldı öğretmenlerin tespit edecekleri birkaç defter, kalem vs. Onları da aldık mı çocuğun temel ihtiyaçları karşılanmış demektir. Haydı bakalım okula. Bundan sonra bütün sorumluluk öğretmenlerin, okulun, devletin? Öyle ya bizim. Zamanımız da bunlar varmıydı? Bizim okuduğumuz şartlarla mukayese edildiğinde çocuğumun bir eli yağ da, bir eli balda. Babam beni okutmadı bile. Ya da, biz okumak için nerelerden geldik? Ayaklarımızda sağlam lastik ayakkabı bile bulamazdık vs. Böyle düşünülürse iş tamam. Gönlüm rahat vazifem tamam, diye sevinmeyi hak etmişsiniz.
Şimdi veli olarak kendimize şu soruları soralım. Peşinden de kalbimizden gelen cevapları kendi kendimize değerlendirelim.
Bu soruları kendiniz daha fazlada çoğalta bilirsiniz.
- Çocuğum okula nerelerden ve nasıl gidiyor?
- Yolda karşılaşacağı tehlikeler varmı?
- Okula vaktinde gidiyor mu?
- Derslere düzenli olarak giriyor mu?
- Çocuğumuza evde çalışma ortamı hazırlaya bildik mi?
- Oda sayınız yeterli değilse öğrencimizin ders çalışması için izleyeceğiniz, maç, dizi ya da filimden faz geçerek televizyonunuzu kapatabiliyor muzunuz.
- Çocuğunuzun sizi taklit ettiğini düşünerek; onların yanında davranış ve sözlerinize dikkat ediyor musunuz?
- Okulda neler yapıyor, derslere katılımı nasıl?
- Aldığı başarı notlarını biliyor musunuz?
- Okuldaki arkadaşları kimler? İçinde kötü alışkanlığı olanlar varmı, onların ahlaki, ailevi ve kültürel durumları hakkında yeterli bilgimiz var mı?
- Öğretmeni kim ya da kimler? Başarılarını artırmak için öğretmenin önerilerini aldınız mı?
- Çocuğunuz boş zamanlarında nerelere gidiyor, neler yapıyor, biliyor musunuz?
- Okula aç mı, tok mu gidiyor? Okulda neler yiyip, neler içiyor, kötü alışkanlıkları var mı?
- Çocuğunuz okuyunca ne olacak, hedefi ne, önüne bir hedef koydunuz mu?
- Çocuğunuz sorunlarını sizinle paylaşabiliyor mu? Sorunlarını söylediğinde çözüm yolları göstere biliyor muzunuz?
- Onları eleştirirken insaflı davranıyor musunuz?
- Bu şartlar çocukluğunuzda sizin önünüze konsaydı, siz nasıl öğrenci olurdunuz?
Yukarıdaki soruları samimi olarak cevaplandırdığınızda, soruların yarısından çoğuna olumlu cevap verebiliyorsanız, görevinizi yapmaya gayret ediyorsunuz demektir. Daha çoğuna olumlu cevabınız var ise ne mutlu size.
Peşin olarak ben bunların tamamını yaptım, diyorsanız: Daha çok eksiğiniz var demektir. Çünkü çocuğumuzun sorunları sadece bunlar değildir. Çocuklarımız, bizim geleceğimiz, umudumuz olduğuna göre bunlarla yetinmemeli, değişen teknoloji ve şartlara göre kendimizi de çocuğumuzu da en iyi şekilde yetiştirmek, hem anne babalık, hem de, vatandaşlık görevimizdir. Zira o sizin çocuğunuz, geleceğiniz olduğu kadar bu ülkenin bir ferdi ve geleceğidir. Toplum fertlerden meydana geldiğine göre; Onun iyi yetişmesi ülkemize de bir kazançtır.
Bütün bunları yaparken çok dikkatli olunması gerekir. Çocuklarımız bir kuş gibidir onları hayata hazırlarken, çok sıkarsak kuş misali öldürür, gevşek bırakırsak da uçurur farkında olmadan kontrolümüzden çıkarırız ki, bu çocuğun yetiştirilmesi manasında kaybetmemiz demektir. Bunu göze almamız ise mümkün değildir.
Eğitiminde evden başladığı unutulmamalıdır. Çocuk ailesinden aldığı görsel ve hayati bilgilerle okul çağına kadar gelir. Bu nedenle iyi bir anne, baba çocuk eğitimi konusunda kendiniyetiştirmekzorundadır. Bir velinin eğitim konusunda her şeyi bilmesi beklenemez. Eğitim konusunu önemsemeyen velinin okul idaresi başta olmak üzere, yardım alacağı birçok kitap, kişi ve kuruluşlar mevcuttur. Okul aile birliği işte bu noktada başlar. Veli ne yapacağını bilmeden, sağa sola çırpınacağına okuldan rehberlik yardımı ve yönlendirme almak suretiyle sorunları çözümünü sağlayabilir.
Okullarımız eğitim için açılmış kurumlardır. İlköğretim ise çocuğun geleceğinin şekillendiği en önemli kurumlardandır. Okuma, insan, doğa, arkadaşlık sevgisi burada verilir. Çocuk toplu yaşama kurallarını, paylaşmayı bu dönemde ve sistemli olarak öğrenir ve eğitilir.
Çocuk bir günün yaklaşık olarak dört de birini okulda geri kalan zamanını da evinde ve yaşadığı çevrede geçirir. Çocuğun okulda geçirdiği bu sürenin tatillerde çıkartıldığında daha da az olduğu gerçeği ortaya çıkar. Yani; çocuğun eğitimi için okul döneminin yetmediği bir gerçektir. O zaman iyi biri eğitimi için aile ve çevrenin katkısına ihtiyaç duyulur.
Bütün bunları veliler için söyle dik, yazdık öğretmenlere bir şey demedik. Çün kü öğretmenlerimizde birer velidir. Öğretmenlerimiz kendi çocuğunun nasıl yetişmesini istiyorsa öğrencilerini de öyle yetiştirmenin gayreti içindedirler.
Bütün öğretmenlerimiz; ellerindeki hammaddenin, bir kumaş, kereste ya da bir resim kâğıdı olmadığının, kaybedilince yerine yenisinin konulmayacağının, kaybedilen şeyin bir insan, bir fert, özetle; gelecegimiz olacağının bilincindedirler.
Son olarak diyorum ki;
Memleketimizi, toplumumuzu gerçek hedefine, mutluluğa eriştirecek olan, milletin geleceğini yoğuran temel unsur eğitimdir. Bu unsur kıymetlidir, yücedir, feyizlidir, muhteremdir. Ayrıca neyi niçin ne boyutta bir fedakârlıkla koruyacağımızı belirlediğinden de
Önemlidir. Milletimizi gerçek kuruluşa ulaştırmak, bizi esaretten kurtaran ve hayata bağlayan bugünkü idare şeklimizin sonsuzluğunu istiyorsak, bir an önce, büyük, kusursuz, nurlu bir eğitim kadrosuna sahip olmak zorunluluğunda bulunduğumuzu bilmeliyiz. Bir milletin eğitim seviyesi yükseldikçe kişisel hürriyetin de uygulama sahaları genişler ve çoğalır. Demokrasi uygulama alanı bulur. Eğitimdir ki, bir ulusu ya hür, bağımsız, şanlı, yüksek bir toplum halinde yaşatır, ya da bir ulusu esaret ve sefalete terk eder. 28.01.2010
D. ALİ YILDIRIM
ŞB. MÜD
Yer imleri