İnsanoğlu doğduğu günden öleceği güne kadar daima bir uğraş içerisindedir. İnsanın fiziki gelişme evresi içerisinde (çocukluk, gençlik, olgunluk ve yaşlılık) her daim uğraştığı bir iş vardır. Zaman akıp gittiği sürece yaşantısını devam ettirmek için, kendini mutlu edecek işlerle uğraşacaktır. Yaşam devam ettiği sürece ulaşılan her hedeften sonra yeni bir hedef ortaya çıkacaktır. Kişinin yaşına, cinsiyetine yaşadığı yöreye, akli durumuna göre değişen istekleri olacaktır. Örneğin çocukların ilk istekleri karınlarını doyurmak ve oyun oynamaktır. Daha ileri bir yaştaki insan için ise, iyi bir iş sahibi olmak, daha sonra evlenmek, arabasını almak evini almak v.b. gibi uzayıp gidecektir hedefler. Ancak insanoğlunun ihtiyaçları sınırsız ömrü ise sınırlıdır. Bu sınırlı ömür içerisinde bu ihtiyaçları temin etmede tek bir gaye vardır. Mutlu olmak. Bütün hedeflerin sonunda varılmak istenen gaye tektir. Varılmak istenen tek kapı vardır mutluluk. Hedeflere ulaşılamadığı zaman ise huzursuzluk mutsuzluk olur. Yaşam süresince de bu hedeflerin bir çoğu gerçekleşmez. Çünkü yaratılış gereği her insana özgü bir kapasite vardır. İnsanın bu kapasiteyi aşması mümkün değildir. Bir insan aynı anda yüzlerce meziyete vasıflara nail olamaz. Ancak sahip olduğu birkaç vasıf ile yaşantısın devam ettirebilir. Bir kişi aynı anda, hem doktor hem terzi hem berber hem hakim v.b. olamaz. Bu da ilahi bir kanun gereğidir. Adı sanı nevi ne olursa olsun bütün çabalar mutlu olmak için sarf edilir. Hedefe ulaşılamadığı zaman hüzün olacağı gibi, bazı hedeflere ulaşmakla da mutluluk olamaz. Mutlu olmak herkesin hedefinde iken günümüzde gerek bireyler gerekse toplumlar mutsuz bir yaşantı sürmeye devam etmektedir. Aslında mutluluk denilen anahtar elimizin altındadır ama birçoğumuz göremeyiz. Hangi yaşta hangi vasıfta olursak olalım, mutlu olmak istemiyor muyuz? Cevabımız evet ise, o halde gerçek mutluluklar için emek sarf etmeliyiz.
İnsanlar sahip oldukları maddiyat büyüklüğü ile değil, yüreğinde taşıdıkları sevgi büyüklüğünde mutlu olacaklardır. Bu ilahi bir kanundur. Çünkü mutluluğun olması için sevginin olması şarttır. İçinde sevgi yoksa mutluluk kesinlikle yoktur. Kendisini düşünüp kendisi için yaşayanlar asla mutlu olmazlar mutlu etmezler. Gerek kendisiyle gerekse etrafıyla olan münasebetlerinde sürekli bir çatışma içerisindedirler. Çatışmanın kargaşanın olduğu yerde ise huzurun barınması mümkün değildir.
Günümüzde ki sevgi üzerine söylenen meşhur sözlerden bir tanesi ‘sev beni, seveyim seni’ sözü olmuştur. Kulağa hoş geliyor zannedilse dahi, sevgi konusundaki en büyük yanlış düşüncelerden bir tanesidir. Mutlulukta iki taraf vardır. Seven ve sevilen. ilk önce bizim sevmemiz lazım ki sevilelim. Bu iki vasfında olması şarttır.
Sevmeyi ve sevilmeyi öğrenmemiz, yaşamamız şart. Şu fani dünyada ‘kapısından gevurda geçmez’ sözünü şahsımız adına duymak istemiyorsak kendimizi değiştirmemiz şarttır. İnsan sevmek ve sevilmek sayesinde pozitif yönde değişecek kendisini geliştirecektir. Unutmayalım ki sevginin açamayacağı kapı hemen hemen yok gibidir. Mutluluğu yıkılıp giden değerler arasına dahil etmeyelim. Aksine sevmeyi altın gibi avuçlarımızın içinde taşıyıp ihtiyacı olana vermeliyiz. Mutlulukların en güzellerini yaşamak onlara ulaşmak istiyorsak, emeklerimizi bu yönde harcamalıyız…
İnsanı yücelten sevgidir. Sevgimiz oranında yücelir yada kinimiz oranında aşağılara düşeriz. Mutsuzluk barındıran düşünceleri cümleleri, hem dilimizden hem de yüreğimizden atmayı öğrenmeliyiz. Başarmalıyız ki, insan olmanın şuuruna varalım. İnsan olarak yaşamanın hazzına erelim. Yeryüzünde sevmekten daha güzel ne vardır ki? İnsan sevmeden nasıl mutlu olabilir ki? Mutlu olmak için birbirimizi karşılıksız saf bir şekilde sevmemiz şarttır. İstenmeden vermesini bilmeli, karşılıksız sevmeyi öğrenmeliyiz. Birbirimizi mutlu etmek için çaba sarf etmeliyiz. Unutmayalım ki altından daha kıymetli olan, altını karşılıksız bağışlayandır.
Yaşamdaki amacımız nedir? Mutlu olmak değil midir? Mutlu olmak istiyorsak eğer önce mutlu etmeyi bilmemiz şart. İlk ve en önemli şart budur. Başka insanları mutlu etmek için yaşamak. Bu davranışlar yapmacık değil, içten gelen davranışlarla olmalıdır. İnsanlara sevginizi belli ediniz. Belli ediniz ki o kişide size sevgiyle bakıp yaklaşsın. İnsan sevdiğine yaklaşmak korktuğundan uzaklaşmak ister. Kime nasıl yardım edebiliriz bunu düşünüp bu konuda caba harcamalıyız. Yapacağımız her güzel davranış güzel bir söz, bir parça maddi destek hem bizi hem de karşımızdaki insanı mutlu edecektir. İnsan ne kadar çok sever ne kadar çok mutlu ederse, o kadar sevilir mutlu olur. Bu mutluluk hedefine ulaşmak için gayret etmek şart. Samimi içten sevgiyle bu hedefe varılabilir. Yoksa kendimizi kandırmaktan yalandan mutluluğa sarılmaktan başka bir şey yapmış olmayız. Kuru bir emek ve sonunda mutluluk olmayan bir iş yapmış oluruz. Ne kadar çok emek sarf edersek mutluluğuz da o kadar büyük olacaktır. Sevin birbiriniz. Sevin…
Deneyin gerçekten de böyle olduğunu göreceksiniz?
11.01.2010
Yer imleri