6 sonuçtan 1 ile 6 arası

Konu: Türk Kızı

  1. #1
    Kıdemli Üye
    Üyelik tarihi
    07.12.2009
    Yer
    ankara
    Mesajlar
    439
    Teşekkür
    931
    Aldığı Teşekkür
    463

    Standart Türk Kızı


    Pınar başına geldi
    Bir elinde güğümü;
    Çattı yay kaşlarını
    Görünce güldüğümü.
    Bağlamıştı gönlümü
    Saçlarının düğümü.
    Bilmiyordum bu örgü
    Acaba bir büyü mü?

    Sordum:Nerdedir yerin?
    Nedir senin değerin?
    Yedi kral vurulmuş.
    Ne bu ceylan gözlerin?
    Hangisine varırsın
    Bu yedi ünlü erin?
    Şöyle dedi bakarak
    Göklere derin derin

    Kralların taçları
    Beni bağlar büyü mü?
    Orduları açamaz
    Gönlümdeki düğümü.
    Saraylarda süremem
    Dağlarda sürdüğümü.
    Bin cihana değişmem
    Şu öksüz TÜRKLÜĞÜMÜ...
    Nihal ATSIZ


  2. Facebook Adınla Yorum Yap

  3. #2
    Yeni Üye
    Üyelik tarihi
    31.05.2010
    Mesajlar
    2
    Teşekkür
    1
    Aldığı Teşekkür
    5

    Standart

    çok doğru ve çok acı malesef....


  4. #3
    Üye
    Üyelik tarihi
    24.11.2009
    Yaş
    44
    Mesajlar
    68
    Teşekkür
    1
    Aldığı Teşekkür
    65

    Standart

    çok güzel bir şiir anlayana çok şey anlatır paylaşım için teşekürler

  5. #4
    Üye
    Üyelik tarihi
    06.12.2009
    Yer
    wien
    Yaş
    37
    Mesajlar
    34
    Teşekkür
    62
    Aldığı Teşekkür
    61

    Standart

    elınıze saglık ahmet ve ocalan kardeslerım. sanırım kerımanın dunya guzelı secılmesınden sonra yukardakı sıır turk kızlarının en azından buyuk bır kısmının kapsama alanı dısına cıkmıstır. mesela ben avrupada yasıyorum burdakı turk kızlarının ecnebı kızlardan fazlası var eksıgı yok...allah hıdayet versın


  6. #5
    Yeni Üye
    Üyelik tarihi
    25.11.2010
    Mesajlar
    6
    Teşekkür
    1
    Teşekkür almış : 1

    Standart

    şiir beklentiler umutlar var ama zamanın geldigi hal kendini geliştirdi..enson kıta güzeldi.teşekkürler

  7. #6
    Kıdemli Üye
    Üyelik tarihi
    28.11.2009
    Yaş
    47
    Mesajlar
    125
    Teşekkür
    111
    Aldığı Teşekkür
    155

    Standart

    29 Ekim 2006 Viyana’nın zoraki gelinleri

    Emel ARMUTÇU

    Çoğu Avusturya’da doğdu, büyüdü. Çocukluğunda götürülenler sonradan Avusturya vatandaşı oldu. Okulda, AB normlarına uygun hayatlar yaşayan yaşıtlarıyla aynı sıraları paylaştılar. Ne var ki aileleri Avusturya’da, Anadolu gelenekleriyle yaşıyordu. Evde kızların özgürlük sınırı geleneklerin sınırı kadardı. Çoğu 11-12 yaşlarında türban takmaya zorlandı. Türbanını açan babasından dayak yedi, okulda çıkarmayan öğretmenlerinden azar işitti.

    Avusturya’da 15 yaşına gelip, zorunlu eğitim çağını aşanların çoğunu aynı kader bekliyordu: Babasının köylüsü bir genç erkekle evlendirilmek! O genç erkeklerin Avusturya’ya gelip yaşayabilmesi, çalışabilmesinin yolu, kızların vatandaşlık hakkından geçiyordu çünkü. Köyden kurtarılan gençlerin çoğu teyze-dayı-amca çocuklarıydı. Bunu isteyip istemediklerini soran ise yoktu.

    Genellikle evlilik kızları kandırarak yapılıyordu; "tatile gidiyoruz" diye memlekete götürülüyor, baskıyla evlendiriliyor, "eğitilip yola girene kadar" Türkiye’de tutuluyorlardı. Sonra, "Haydi Avusturya’ya git, kocanın işlemlerini tamamla" diyorlardı. Çok azı buna karşı çıkıp polise ya da bir kadın kurumuna sığınıyor, çoğu öldürülme tehdidiyle kaderine razı geliyordu.

    Avusturya Yeşiller Partisi milletvekili Alev Korun, geçen ay, zorla evlendirilenlere daha fazla yardım çağrısında bulunmuş, bu kızlara psikolojik ve özel destek verilmesi gerektiğini söylemişti. Kaç kızın aile baskısına maruz kaldığını bilmiyorlardı, ancak Türkiye’den göç etmiş kadınlar tarafından yine onlar için kurulmuş Orient Express adlı derneğin geçtiğimiz yıl sadece Viyana’da 46 kızla ilgilendiğini söylemişti.

    SADECE BİR KURUMA İKİ YILDA 50 BAŞVURU

    Avusturya’da Türkiye’den göç etmiş yaklaşık 350 bin kişi yaşıyor, önemli bölümü Yozgat ve köylerinden. Özellikle Akdağmadeni, Sarıkaya, Boğazlıyan, Yerköy’den çok aile olduğu söyleniyor. 23 bölgeye ayrılan Viyana’nın 2, 11, 15, 16 ve 17. bölgelerinde yaşıyorlar. Eğer oturdukları evler sosyal konut değilse, çoğu iki odalı, küçük, eski ve bakımsız evler. Kazanılan para memlekete aktırılıyor ve memleketteki evler, apartmanlar, erkeklerin mülkü olarak yükseliyor. Kadınların yüzde 90’ı türbanlı. Yeşil ya da gri pardösü, aynı renk eşarp takıyorlar. Ancak özellikle gençlerin bunu ne kadar isteyerek yaptıkları meçhul.

    Orient Express 1996’dan bu yana sosyal ve hukuki alanda kadınlara danışmanlık yapan bir dernek. İlgilendikleri konulardan biri de genç kızların ya da kız çocuklarının, zorla Türkiye’den bir erkekle evlendirilmesi... Viyana’da bu alanda çalışan dört dernek daha var.

    Derneğin sorumlularından Gül Ayşe Başarı, göçmen kadınların zorla evlendirilmesi probleminin sadece Avusturya’da değil, tüm Avrupa ülkelerinde yaygın olarak yaşandığını ve sadece Türkiye’den değil diğer ülkelerden (Özellikle Hindistan, Mısır) göçmüş kadınların da sorunu olduğunu söylüyor. Avusturya’da göçmen kızların yüzde 80’inin bu şekilde evlendirildiğini anlatıyor. 2004 ve 2005 yıllarında, sadece kendi kurumlarının ilgilendiği genç kız sayısı 70, bunların 50 tanesi Türkiye’den.

    Geçen yıl Viyana’dan yanlarına düğünlerinde takılmış 50 bin YTL’lik altınları alarak kaçan ve İstanbul Bayrampaşa’da ortaya çıkan Ayşe Kılıç Şahin, Serpil Kılıç ve Canan Yücel’in hikayelerini hatırlıyor musunuz? Basında "Üç kafadar kadın, altınları alıp kaçtı" diye anlatılan olaya bir de bu çerçeveden bakmaya ne dersiniz? Onlar da aynı şeyi söylemişlerdi: "Ailem beni sevmediğim bir akrabamla evlendirdi, şiddet gördüm, arkadaşlarım da aynı şeyi yaşadı." Tıpkı Avrupa’nın modern şehirlerinde Ortaçağ hayatı yaşayan diğer genç kadınlar gibi...

    ÖLÜMÜ HAK ETTİN AMA ALLAH’TAN EVLENMEN LAZIM BU EVLİLİĞE ŞÜKRET!

    Kübra, Kırşehir’in bir köyünden. 12 yaşındayken annesi ve üç küçük kızkardeşiyle birlikte Avusturya’ya babasının yanına getirildiğinde çok mutlu olmuştu. Artık babaannesi ve dedesi annesine eziyet etmeyecek, okula rahatlıkla devam edecek ve en önemlisi şu aptal evlilik hikayesinden kurtulacaktı. Babaannesi ilk 11’ine bastığında söylemişti, kuzeni Ahmet’le evleneceğini... Korkudan olmaz bile diyememişti. Neyse artık Avusturya’daydı, geçmişti. Çok çalışıp okulda başarılı olmalıydı ki babası onunla gurur duysun! 14 yaşına bastığında okuldaki başarısının babasını hiç ilgilendirmediğini fark etti. Ayrıca hiç de sandığı gibi olmamış, Ahmet’le evlenme kabusu bitmemişti. Dedesi öyle istiyordu. Sadece Kübra’nın Avusturya vatandaşlığını alması bekleniyordu. Bir ay kalmıştı, alır almaz Türkiye’de düğün yapılacaktı. Ölse evlenemezdi.

    Bir şeyler yapmalıydı ama ne? Aklına onu çok seven matematik öğretmeni geldi. Başına gelenleri, gelecekleri ona anlattı. Öğretmeni derhal anne babasını okula çağırdı, okul müdürünün de olduğu konuşmada, anne baba azarlandı, "Burası Avusturya, burada böyle şeyler olmaz" söylevi çekildi. Kübra’nın anne babası yeminler ettiler, Kübra garip bir çocuk, hep böyle hikayeler uydurur, dediler. Babası bir yandan "Bir psikoloğa mı götürmeli" derken, bir yandan da kızına sarılıyordu.

    Yol boyunca arabada kimse konuşmadı. Eve girer girmez Kübra’yı bekleyen öldüresiye bir dayaktı. Hafta sonunda annesiyle birlikte Türkiye’deydiler.

    Anlatırken "Çok kötüydü, köy çok kötüydü" diye sayıklıyordu. Köyde neler olduğunu ancak üçüncü gün anlatabildi: Herkes ona düşmandı. O çok kötü bir kızdı, anne babasını şikayet etmişti. Aslında ölümü hak etmişti. Ama Allah’tan Ahmet’le evlenmesi gerekiyordu. Yani bu evliliğe dua etsindi. Bir ay sonra imam nikahıyla evlendirildiler. Gerdek gecesi kendini pencereden atarak öldürmeye kalktı, yakaladılar. Hastanelik olana kadar dayak yedi. Sonraki günlerde de... Kocası, onu istememesine hınçlanıyor, her seferinde tecavüz edip hırpalıyordu.

    Böyle bir yıl geçti. Sonunda Kübra, artık iyice sindirildiğine inanılarak Avusturya’ya gönderildi. Kara kaşı, kara gözü için değil elbette; resmi nikahla evlenmeden önce vatandaşlığını alması gerekiyordu çünkü! Alamazsa, kocası Ahmet’i Avusturya’ya getiremezdi ki. Onun hayattaki görevi buydu.

    Bir hafta sonra evden kaçıp polise sığındığında artık 15 yaşında ve 14 haftalık hamileydi. Yerleştirildiği sığınma evinde, evli olduğunu söylüyordu, resmi nikahla imam nikahı arasındaki farkı bile bilmiyordu. Kürtaj olmasına izin verilmezse kendisini öldüreceğini söyledi. Ancak Avusturya’da kürtaj izni 12. haftaya kadardı. Hollanda’ya bir kliniğe götürüldü, kürtaj oldu.

    Kübra şimdi 18 yaşında. Daha yeni yeni gülmeyi öğreniyor. Kızkardeşleri dahil, ailesinden kimseyle görüşmüyor, bu nedenle onların başına neler geldiği meçhul. Babasının gazabından korunmak için Viyana’dan uzak bir eyalette yaşıyor. Yalnız.

    AVUSTURYA’DA DOĞDU, 15 YAŞINDA YOZGAT’IN KÖYÜNDE HER SABAH TEKMEYLE UYANDIRILDI

    Kezban, Avusturya doğumlu. Ailesinin memleketi Yozgat’ı sadece tatillerde görmüştü, Türkçesi zayıftı, ama Avusturya’da yaşamak onu Batılı yapmıyordu; 11 yaşında ailesi tarafından türban takmaya zorlanmış, birkaç kez başı açık yakalandığı için dövülmüştü. Hatta bir keresinde babası elini ocak ateşinde yakmıştı, "Eğer bu ateşin acısına dayanırsa, cehennem ateşine de dayanabilir" gerekçesiyle. "Çünkü başı açık gezenler böyle cayır cayır yanacak"tı! İşin kötüsü, evde açık dolaştı diye dayak yerken, okulda öğretmeni ve müdüründen başını açması için baskı görüyordu. Daha 11- 12 yaşındayken herkes çok şey bekliyordu ondan.

    15 yaşında yeni bir kabusla tanıştı; annesi, "Bu yaz amcanın oğluyla evleneceksin" dedi. İtiraz edecek oldu, bir tokat yedi ve şu sözleri duydu: "Eğer bu evliliğe karşı gelirsen baban seni baltayla doğrayıp köpeklere yedirecek." Kezban’ın ödü koptu, inandı. Amcasının oğlu hangisiydi acaba, hiç hatırlamıyordu. İnsan tanımadığı biriyle nasıl evlenirdi, onunla yatmak zorunda mıydı?

    Köyde, düğün günü gördü amcaoğlunu. İçi bulandı, başı döndü. Sivilceli, çirkin, üç yıl önce köyde en sevdiği kedi yavrusunu öldüren Yusuf’tu. Şimdi karşısında sırıtıyordu. Nikah kıyıldı, düğün yapıldı. Anne ve babası Avusturya’ya döndüler. Kezban kocası ve ailesiyle köyde kaldı.

    Üç ay boyunca sabah beşte tekmeyle uyandırıldı. Sanki ondan önce hiç kimse iş yapmıyordu bu evde, tüm işi ona yaptırıyorlar, beceremediğinde önüne gelen dövüyordu.

    Sonunda artık eğitildiğine karar verdiler, şimdi Avusturya’ya dönmeli, kocasının vize işlerini halletmeliydi. Evet eğitilmişti; nefretini, acısını ve sevincini saklamayı öğrenmişti.

    Kezban bundan altı ay önce Orient Express’e gelip anlattı hikayesini. Dört aydır kadın sığınma evinde kalıyordu. Hálá duygularını açığa vuramıyordu yüz ifadesi. Bir tek gerdek gecesinden söz ederken gözleri doldu ama gülümsemeye devam etti. Avusturya’ya gelir gelmez polise gitmiş, hayatının tehlikede olduğunu anlatmıştı. En büyük isteği boşanmaktı.

    Ama o kadar kolay değildi. Ayda 400 Euro’luk sosyal yardımla Türkiye’de bir boşanma avukatı tutamıyordu. Üstelik son iki aydır, boşanma davası açmadı diye sosyal yardımı da kesildi. Orient Express’ten Gül Ayşe Başarı soruyor: "16 yaşında, sizce ne yapsın, hangi işte çalışsın?" Türkiye’deki davasını açabilmek için yardım bekliyor.

    UZUN SÜREN BİR GECEDE EVLİLİKTEN VE ÖLÜMDEN KAÇIŞ

    Avusturya doğumlu Nermin, 18 yaşında. Geçen ay anne babası tarafından, tatile gidiyoruz diyerek Konya Kulu’ya götürüldü. Birkaç hafta sonra kendisinden bir buçuk yaş büyük ablası Aysel’i aradı. İki hafta sonra dayılarının oğluyla evlendirileceğini söylüyor, yardım istiyordu. "Evlenmek zorunda kalırsam intihar edeceğim" dedi. Aysel iki gözü iki çeşme ağlayarak Orient Express’e geldi.

    İki kardeş kararlıydı ama çare fazla değildi. Gönül isterdi ki bir kuruma telefon edilebilsin ve Nermin o şehirden alınabilsin. Ama maalesef o evden çık git denilebilecek bir adres, bir isim yoktu ellerinde. "Ne yap et, Ankara’ya kaç" dediler. Orada hiç değilse tanıdıklar vardı. Bir cumartesi günü Nermin’den "Evden çıktım" mesajı geldi. O Konya’ya geçip Ankara otobüsüne binerken, kaçtığını fark eden ailesi Aysel’i arayıp tehditler yağdırıyordu. Yakalar yakalamaz öldüreceklerini söylüyorlardı. Aysel, kız kardeşi ve onlara yardım edenlerin yaşadığı en uzun gecelerden biri oldu o gece.

    Nermin sağ salim Ankara’ya vardı, tanıdıkların yanında bir gece kalıp ertesi gün Viyana’ya uçuruldu. Kadın sığınma evine yerleştirildi.

    IMPORT GELİN ZEYNEP

    Kayınpeder büyük oğluyla evlendirdi o istemeyince küçük oğluna almaya kalktı

    "Bir de import gelinler var" diyor Gül Ayşe Başarı. "Bu vakalarda erkekler Avusturya’dan, kızlar Türkiye’den ve çoğunlukla erkekler de kurban. Evine bağlansın, kötü alışkanlıklardan uzak dursun, en önemlisi ’gavur’ sevgili bulmasın, diye bu kızlarla evliliğe zorlanıyorlar. Onlar da hayır diyemiyor. Ama arada önemli bir fark var. Erkekler evlendikten sonra bekarken nasıl yaşıyorlarsa öyle yaşıyorlar, evlerine uğramıyorlar bile. Uğradıklarında da anne babalarından işittikleri kötü sözlerin intikamını karılarından alıyorlar." Kızlara gelince, zaten küçücük bir yaşta, yabancı bir ülkeye getirildiklerinde sudan çıkmış balık gibiler. Küçücük bir evde, kayınpeder ve kayınvalide baskısıyla hırpalanıyorlar. Bir baskı da Avusturya yasalarından geliyor. Çünkü yasalara göre beş yıl boyunca kocalarına tepeden tırnağa bağlılar. Onların belgeleri olmadan vize bile uzatamıyorlar. Zeynep onlardan biri... Yozgat Sorgunlu.

    KAYINPEDERİ GETİRDİ AMA NİYE

    İki yıl önce oturma izninin uzatılmasıyla ilgili bir sorun olduğu için, kayınpederi tarafından getirilmişti Orient Express’e. Onlarla oturuyor, kocası altı aydır eve gelmiyordu. Hiçbir belgesini vermediği için, Zeynep’in izni uzatılamıyordu. Kayınpederi oğluna lanetler yağdırıyor ve Zeynep’i kızından ayrı tutmadığını söylüyordu. Zeynep’inse başı hep öne eğikti, tek söz çıkmıyordu ağzından.

    1988 doğumluydu. 2003 yılında, yani 15 yaşındayken, görücü usulüyle evlendirilmişti kocası Metin’le. Kayınpederi, iki gencin birbirini beğendiğini, kendilerinin de bu evliliğe rıza gösterdiklerini anlatıyordu. Metin evlendikten altı ay sonra evi tek etmiş, başka bir kadınla yaşamaya başlamıştı. Aslında çok mutluydular; ne yaptıysa öteki kadın yapmıştı! Zeynep’ten hálá ses çıkmıyordu.

    Orient Express’in aradığı Metin’in anlattığı hikaye ise babasınınkiyle hiç örtüşmeyecekti... Avusturya’da Yugoslav bir sevgilisi vardı ve onu seviyordu. Ailesi istememişti. Hatta bu nedenle babasından birkaç kez dayak yemişti. Sonunda köylülerinden birinin kızı olan Zeynep’le evlenmezse onu reddedip mirasından mahrum bırakacağını söyledi babası. Annesi her gün ağladı. Metin sonunda istemeden evet, dedi. 19 yaşındaydı ve onu buna zorladıkları için anne babasından değil Zeynep’ten nefret etti. Onun da bu evliliğe hayır deme şansı olmadığını hiç kabul etmedi. "Hayır" diyordu, "Avusturya’ya geleyim diye kabul etti, istemese etmezdi." Sevgilisini de bırakmadı. Gerdek gecesi Zeynep’le beraber olmasının nedeni, köyde adının çıkmasından korkmasıydı; "millet kapıda bekliyordu" çünkü.

    Belgeleri verirse, boşanmanın gerçekleşeceğine ikna ettiler Metin’i. Kabul etti. Ailesi de bu duruma çok minnettardı. Zeynep’in oturma izninin uzatılması için polise başvuruldu. Orada Zeynep’e yardım etmek istediğini söyledi Gül Ayşe Başarı. İki hafta sonra Zeynep tek başına geldi ofise. Gözü sürekli kapıdaydı, sanki her an içeri birileri girecekmiş gibi... O gün işe gitmemiş, gizli gelmişti.

    Onun hikayesi de Metin’inkiyle örtüşmüyordu: Annesi bir gün odasına girmiş ve iki ay sonra evleneceğini söylemişti. Daha 15 yaşındaydı, evleneceği adamı hiç tanımıyordu. Ağlayarak teyzesine gitti, istemediğini söyledi. "Canına mı susadın, babanın lafı üstüne laf edilir mi hiç" cevabı aldı. Sessiz kal, müstakbel kocanı sevmeye çalış, zamanla alışırsın, hepimiz öyle yaptık, öğütleri dinledi. Ayrıca Avrupa’ya gelin gidiyordu, daha ne istiyordu ki...

    Kocası ona ilk günden itibaren düşman gibi davrandı. İlk gece acıdan öleceğini sanmış, sonraki günler evde bir köle gibi yaşamıştı. Kocası gidince de "sen kadın olsaydın da kocanı kaptırmasaydın" sözlerini dinledi. Aslında Metin’in olmaması işine geliyordu, çünkü o zaman dokunmuyordu ona. Ama son iki ay kayınpederi, "benim evimde gelin yabancıya yar olmaz, Zeynep öbür oğlum Rıza’ya varacak" demeye başlamıştı. 15 yaşındaki Rıza’nın görevi de ağabeyinin ayıbını temizlemekti...

    Zeynep üç gün sonra evden kaçtı. Bir kadın sığınma evine yerleştirildi. Boşanma davasında tüm aile mahkemedeydi, ona ve yardım edenlere beddua ediyorlardı. Zeynep kendi anne babası tarafından da reddedildi. Sonunda boşandı.

    İki ay sonra Metin’in küçük kardeşi Rıza, Orient Express’i aradı "Size teşekkür ederim" diyordu. "Ben de ailemin baskısına dayanamadım, kaçtım."

    Evlenmek, zorla ama kolay boşanmak hiç değil

    Zorla evlendirme tehlikesi, kızlar 15 yaşına geldiğinde, yani zorunlu okuma yaşı geçer geçmez başgösteriyor. "Eğer kızlar bu planı Türkiye’ye gitmeden önce öğrenirlerse, evlilik olmadan müdahale edebiliyoruz" diyor Gül Ayşe Başarı. "Türkiye’ye gidişlerini, gençlik dairesini ikna ederek, pasaportlarını alarak engelliyoruz. Bu aşamada çoğunlukla şiddet gündeme geliyor, aileler kızların peşine düşüyor, öldürürüm diye tehdit ediyor, o zaman korumaya alınıyorlar. Bahsettiklerim sadece bize ulaşabilenler."

    Kızların yarısından çoğunun yalnızlığa dayanamayıp geri döndüğünü, bunda Avusturya’daki kurumların yetersizliğinin de payı bulunduğunu belirtiyor Başarı. "Mesela kaldıkları yurtlarda kendilerini iyi hissetmiyorlar. Şimdi en büyük çabamız bu kızlar için özel bir yurt açmak." Evlendikten sonra başvuranlar -ki sayıları diğerlerinden fazla- ise sığınma evlerine yerleştiriliyorlar. Evlendirildikleri kişinin vize işlemlerinin durması için başvuruda bulunuluyor. Ve sonra ikinci büyük sorun başlıyor: Boşanma. Davaların Türkiye’de açılması gerekiyor. Kızların genelde geliri olmuyor ya da çok az sosyal yardım alıyorlar. Avukat ücretini ödeyemiyorlar. Avusturya’da hiçbir kurumdan da bu konuda maddi yardım alınamıyor. Başarı, "Bu konuda çok yardıma ihtiyaçları var" diyor.

    TÜRKİYE’DE HAPSEDİLMİŞ 7 KIZI GERİ GETİRDİK BİRİNDEN HABER ALAMIYORUZ

    Avusturya’da bu vakalarda cinayet yaşanmadığını ama Almanya, Belçika, Fransa ve Hollanda’da ölenler olduğunu söylüyor Başarı: "Hayati tehlike nedeniyle Avusturya’dan Almanya’ya kaçırdığımız kızlar var. Başarısızlıkla biten ve beni çok acıtan bir olay bir kızın Mart 2006’da Türkiye’ye kaçırılması. Hálá bir haber alamıyoruz. Yozgat Sorgunlu. Ablasıyla da ben ilgilendim. Bir ara ikisi sülalelerinde evliliğe zorlanan kızları saydılar, tam yedi tane. Hepsi de Avusturya’dan. Ablayı kurtarabildik ama kardeş onun kadar mücadeleci değildi" diyor.

    Bu iki kızın göbeğine kadar sakallı, tarikat üyesi babalarının yaptıkları inanılır gibi değil: "Büyük kızı evlenmeye hayır deyince, evlendirmek istediği adamla aynı eve kapatmış, bu kız senin helalin istemezse tecavüz et, demiş. Oğlan kızın sinir krizleri sonunda yapamamış. Kızın babasından, sen erkek değilsin, diye yumruk yemiş. Onu korumaya aldık. Küçük kızın kolunu kırmıştı babası. Koruma altındaydı ancak gençlik dairesi kızın isteğiyle eve dönmesine izin verdi ve hata yaptı. Anne ve kardeşlerini babayla yalnız bırakmamak için Türkiye’ye gidiyor ve olan oluyor, evli olarak geri geliyor. Geçen yıl intihara kalkıştı ve hastaneye kaldırıldı, yine sığınma evine yerleştirildi. Boşanma davası için para toparlamaya çalışıyorduk. Bir telefon gelmiş, küçük kardeşi balkondan düştü ve komada diye, bilet yollamışlar. Bana söylemeden çekip gitti. On gün sonra Viyana’daki arkadaşını arayıp, beni Antalya’da bir eve kapadılar, diyor. Geçen yıl Türkiye’de bırakılmış ve ellerinden belgeleri alınmış yedi kızı Avusturya’ya geri getirdik ama ondan o günden beri ses yok."
    Düşman isterseniz dostlarınızı geçmeye çalışınız. Dost isterseniz , bırakın , dostlarınız sizi geçsin.

    Yaşamda en önemli şey kazançlarımızı kullanmak değildir. Bunu herkes yapar. Asıl önemli olan kayıplarımızdan kazanç sağlamamızdır. Bu zeka gerektirir;akıllı insanlarla aptal insanlar arasındaki fark budur.

 

 

Benzer Konular

  1. Türk Eğitiminde Ezber
    By gülhan albay in forum Ortak Alan
    Yorum: 4
    Son Mesaj: 27.02.2010, 20:18
  2. Türk Tarihi
    By elif cetin in forum Tarihi Kalıntılar
    Yorum: 1
    Son Mesaj: 15.02.2010, 17:46
  3. Türk bayraginin tarihcesi ,
    By elif cetin in forum Tarihi Kalıntılar
    Yorum: 1
    Son Mesaj: 15.02.2010, 17:31
  4. Ben Türk'üm..
    By elif cetin in forum Makale Köşesi
    Yorum: 7
    Son Mesaj: 17.01.2010, 15:15

Bu Konudaki Etiketler

Yetkileriniz

  • Konu Acma Yetkiniz Yok
  • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
  • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
  • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
  •